“`html
Suriye’deki Alevilerin Durumu Üzerine Değerlendirme
Orta Doğu’nun karmaşık meselelerine derinlemesine bir bakış sunan Aydınlık yazarı Mehmet Yuva, “Esad Dönemi ve Aleviler” başlıklı makalesinde Suriye’deki Alevi topluluğunu ve bölgedeki mezhepsel, etnik, siyasi çatışmaları masaya yatırdı.
Yuva, uzun yıllar boyunca baskılara maruz kalan Alevi nüfusunun, BAAS rejimine ve Beşar Esad’a olan desteklerinin yanlış anlaşılarak ‘zulmeden’ olarak tanımlandığını belirtti. Alevilerin korkular nedeniyle bu desteği verdiklerini ifade eden yazar, Türkiye’nin Suriye halkına yönelik tavırlarında her kesime eşit yaklaşım sergilemesi gerektiğini dile getirdi.
“Süleyman Demirel’in zihnimizde yer bırakan önemli bir sözü var: ‘Tamam, Kürtlere kötü davranıyoruz ama Türkler için de iyi mi davranıyoruz?’ 70’li, 80’li yıllarda Çorum, Maraş ve benzeri yerlerde Alevilere yönelik gerçekleştirilen saldırılar düşünülünce, bunun katil zihniyetinin ne denli derin olduğunu görmek zorundayız. ‘Komünisttir, zındıktır!’ gibi gayri insani argümanlarla masum bebeklerin bile hedef alındığı o karanlık günlerin hatıraları, müdahalelerin barbarlığını gözler önüne seriyor. Bunlar, iktidarlarını sürdürebilmek için kan döken, insanları sömüren ve adeta para makamına tapan bir anlayışın yansımaları.
MEZHEP SAVAŞI OLDUĞUNA İNANANLAR
Savaşların ardındaki gerçekler yavaş yavaş su yüzüne çıktıkça, binlerce milyar dolar harcanarak Sünnilerin hedef alındığı “Alevi Esad’la savaşa geldik” söylemi, akıl almaz bir yanılgıya işaret ediyor. Ancak bu çatışmaların sadece mezhepler etrafında döndüğüne inanan geniş bir kitle mevcut. Bu savaşların altında demokrasi, adalet ve ekonomik gelişim gibi yüce amaçlar yattığını öne sürenlerin argümanlarına kanarak, insanları yanıltmaları ise durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Irak, Lübnan, Libya, Suriye ve Filistin’de ‘toprak bütünlüğü’ narası atarak gerçekleştirdikleri müdahale sonuçları, aslında bir milletin parçalanması sürecini hızlandırdı.
Savaşların temelinde yatan açgözlülük, tamah, doğayı ve insanı sömürme arzusu, bu yıkıcı çatışmalara son vermek için mi harcanıyor? Esad’ın liderliğinde bir araya gelen güçlerin arkasında, Sünniler ya da Alevilere uygulanan zulümlerin ardındaki travma duruyor. Medyadaki yorumlardan, iktidardaki kişilerin zihin bulanıklıklarına karşı yaşanan gerçekler, tüm toplumun yüzleşmesi gereken bir başka acı gerçeği ortaya koyuyor.
ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELE
Alevi kökenli bir bireyin, Esad yönetimindeki adaletsiz sistemin bir parçası haline gelmiş olması, topluluğun genelini temsil etmez. Tarihsel olarak, birçok Alevi yazar, sanatçı ve düşünür, Esad rejimine karşı durduğu için hapis yattı veya sürgün hayatı yaşadı. Sadece Aleviler değil, diğer mezheplerden de bireyler Esad yönetiminin baskılarına maruz kaldı. Suriye’nin zengin çeşitliliğine rağmen, toplumun hakları için mücadele edenlerin sayısı az değil.
SURİYE’NİN BİRLEŞİCİ GÜCÜ
Suriye’nin gerçek anlamda birliğini sağlamak adına Türkiye’nin yapılması gerekenler açıktır: Alevilere, Süryanilere, Ermenilere, Dürzilere ve diğer etnik gruplara ses vermek, adaletin sağlanması ve hakların savunulması gerekmektedir. Bunun için tüm toplumların eşit şekilde temsil edildiği bir yapı oluşturulmalı, geçmişin karanlık günleri üzerinden dersler çıkarılarak yeni bir gelecek inşa edilmelidir.
Sonuçta, Suriye halkının tüm bileşenlerinin özgürlük mücadelesinde bir araya gelmesi, yaralarının sarılması ve barışın sağlanması, uluslararası işbirliğiyle mümkün olacaktır. Bugün Suriye’nin geçmişini anlamak ve geleceğe umutla bakmak, birlikte hareket etmekten geçiyor.
“`